17 Haziran 2010 Perşembe

Beer Love

Two Aussies are adrift in a lifeboat. While rummaging through the boat's provisions one of them finds an old lamp. He rubs the lamp and a genie suddenly appears. This genie tells them that he only grants one wish.

Without giving much thought to the matter, the lamp finder blurts out, "Turn the entire ocean into beer!"

The genie claps his hands with a deafening crash, and immediately the entire sea turns into beer.

The genie disappears and only the gentle lapping of beer on the hull breaks the stillness as the two men considered their circumstances.

The second Aussie turns to the first and says, "Nice going mate! Now we're going to have to pee in the boat."

---------------

İki Avustralyalı batan geminin kurtarma botunda, uçsuz bucaksız okyanusta çaresiz bir şekilde yardım beklemektedir. Hava kararmaya başlayınca botun içindeki gaz lambasını yakmaya çalışır biri. Cin belirir aniden.

"Tek bir dileğini yerine getireceğim. Dile benden ne dilersen" der.

Adamın kafasına güneş geçmiştir. Sıcaktan ve susuzluktan ne dediğini bilmez haldedir: Aklına ilk geleni söyler... "Bütün okyanusu biraya çevir!"

Cin bir el çırpar, koca denizi saniyeler içinde biraya dönüştürüp ortadan kaybolur.

Diğer adam gördükleri karşısında hayret içindedir: Arkadaşını tebrik eder... "Bravo, artık işimiz kolaylaştı, botun içine işemek zorundayız"...

13 Haziran 2010 Pazar

Pavlov'la Savasmak

İkinci Dünya Savaşı'nda Ruslar, Alman panzerlerine karşı köpekleri kullandılar.

Köpekler eğitimleri sırasında uzun süre aç kalıyorlar. Sonra yemekleri bir tankın altına bırakılıyor.

Panzerlerin ileleyişi anında aç bırakılan köpeklerin ipleri bırakıldığında doğruca tanka yönlenip yemek bulma umuduyla aracın altına giriyorlar.

Üzerlerine bağlı bombanın patlatılması ile tank büyük hasar görüyor.

12 Haziran 2010 Cumartesi

PES Gibi Mac Yayini

2010 Dunya Kupası maçlarını izliyorum.

Öteden beri gelen, futbol adamlarının bir iddiası var: Maçı staddan izlemek çok farklı. Televizyon başında izleyenler kameralara mahkumlar.

Bu tezin doğru olduğunu düşünüyorum. Gerçi tribünde bir saniyelik dikkat dağınıklığı bile çok önemli bir detayı, hatta golü kaçırmanıza neden oluyor. Tekrarını beklemeye başlıyorsun. Belki artık stadlardaki dev ekranlarda golün tekrarını veriyorlardır?

Benim önerim PES denen futbol oyunundaki bir özelliğin tv ekranlarına canlı yayınlarda yansıtılması şeklinde.

PES oynarken ekranın alt ortasında 22 futbolcunun sahadaki dağılımını eş zamanlı görebiliyorsunuz.



Tabi temel problem futbolcuların üzerine bir verici koymakta. Zaten yüzlerce binlerce sinyalin havada sorumsuzca dolaştığı günümüz dünyasında, her takımı böyle bir verici için ikna etmek kolay olmayabilir.

Geldiğimiz nokta itibariyle, teknolojinin futbol gibi büyük bir endüstride daha yoğun kullanımını beklemeliyiz.

9 Haziran 2010 Çarşamba

I'm on a diet

İngilizce yeni kelimeler ve kalıplar öğrenmek bazen zor olabilir.

Yaşayarak öğrenin:

Bir arkadaşınız ağzına kurabiyeyi bir hamlede atmış, yutacak. Ne yapıyorsun diye sorduğunuzda: "I'm on a diet" diye ağır çekim konuşurken ağzını kocaman açarsa ve o kocaman açılmış ağzın içinde zavallı kurabiyeyi görürseniz bir daha bu kalıbı unutamazsınız...


Bende öyle oldu mesela... Bütün iş böyle matrak bir arkadaş bulmakta... İngilizce kolay..

8 Haziran 2010 Salı

Donem Oteli

Bir otel düşünün. İki hafta orada kalacaksınız. Size bu iki hafta süresince mesela İkinci Dünya Savaşı dönemini yaşatacak.

Elbette büyük çoğunluk savaşın bütün dünyayı kasıp kavurduğu dönemi yeniden yaşar gibi olup, psikolojik olarak tatilinde yıpranmak istemez. Çarpıcı olsun diye böyle bir örnek verdim.

Otelde eşyalar, yemekler, şarkılar, gazeteler, giyilen elbiseler o döneme ait olacak... Televizyon olmayacak, radyodan takip edeceksiniz olayları.


Baya bir zor ve masraflı görünüyor... Ama neden olmasın?

Alternatifleri de var: Mesela hep merak etmişsinizdir şu ankinden farklı bir mesleğim olsaydı? Size bir haftalık yoğunlaştırılmış bir eğitim verecekler. Sonra uygulamaya geçerek seçtiğiniz mesleği belirlenmiş birkaç senaryo üzerinden size yaşatacaklar. Belki de iş değiştirmeye karar vereceksiniz :)

6 Haziran 2010 Pazar

Promosyon Radyo

Özel radyoların açıldığı günden bu yana, hızlı bir şekilde radyo sayısı arttı. İstanbul gibi bir yerde FM bandında 80'den fazla kanal olduğunu tahmin ediyorum.

Trafiğin yoğun olduğu kentlerde arabada, otobüste saatlerini geçiren insanlar için önemli bir zaman değerlendirme aracı radyolar.

Aralarındaki rekabette yetenekli radyo programcıları ön plana çıkıyor. Dinlenme oranını belirliyor. Bunu değiştirmek mümkün...


Bir radyo kanalı, sadece kendi frekansını çalan ve üzerinde logosunu taşıyan basit ve ucuz radyoları ücretsiz olarak vatandaşa dağıtabilir. Hatta radyo bluetooth kulaklık gibi, tek kulağa takılan minik bişey olsa tadından yenmez.

Tembeller Pazari

Bugün yağmurlu. Pazar'a gittim. Müşteri sayısı az. Sabahtan beri bir yaz gününe göre çok yağmur yağdığı belli.

Şartlar böyle olunca bir an önce pazarda sebze meyve alımını bitirip dönmek lazım. Her an sağnak inebilir.

Bezelye alacaktım. Baktım köylü kadın bezelyeleri ayıklıyor ve öyle satıyor.

Pazarda bir bölüm olsa ve pişirmeye hazır şekilde sebze satsa: Dometesler soyulmuş ve doğranmış. Soğan yine öyle... İsmi de tembeller pazarı olsun.

ALES denen sınavların birinde böyle bir pazarın varlığından bahsediliyordu... Hindistan gibi bir yerde.

İşim bittiğinde bisikletin üç bir yanına yükledim torbaları. Ağırlıktan eve zor ulaşacağımı düşündüm ama, hafif yokuş sayesinde çok hızlı eve geri döndüm. Bundan sonra pazara bisikletle giderim.. Görenlerin de ilgisini çekiyor, her yerinde torbalar olan bisiklet...

5 Haziran 2010 Cumartesi

Fotograf Makinesi

Fotoğraf makinelerinin tarih ve saat bilgisini çekilen fotoğrafa yazması güzel. Bir de, konum bilgisi yazsa?

Böyle bir fotoğraf makinesi henüz olmasa da, gelişmiş cep telefonlarında olabilir.

Konum bilgisini sadece koordinat olarak değil de, ismiyle yazması daha iyi.

Kokulu reklam

Reklam panosu. Çatalın ucunda köfte var. Gelip geçen sürücüler köftenin kokusunu alıyor... Bir nevi mangalda pişen köfte kokusu.

Oldukça dikkat çekici bu reklam Amerika'da kullanılmaya başladı.

Yaygınlaşabileceğini düşünüyorum..

2 Haziran 2010 Çarşamba

Ingilizce Radyo

İngilizce yayın yapan radyo hem turistler için, hem de İngilizce öğrenmek isteyenler için iyi bir fikir olabilir...

Mesela Antalya dolaylarında da Rusça radyo olabilir.

TRT'nin turist radyosu diye bir yayını olduğunu biliyorum ama dediğim daha farklı birşey... Müzik yayını az, haber ve genel kültür ağırlıklı...

Counter

free counters